ASAYİŞ - 26 Haziran 2025 Perşembe 21:58

Tır, emniyet şeridindeki yol bakım aracına çarptı: 2 yaralı

A
A
A
Tır, emniyet şeridindeki yol bakım aracına çarptı: 2 yaralı

Bolu’da TEM Otoyolu’nda, seyir halindeki tırın yol kenarında duran yol bakım aracına çarpması sonucu meydana gelen kazada 2 kişi yaralandı.


Kaza, TEM Otoyolu’nun Alıçören mevkiinde meydana geldi. Edinilen bilgilere göre, İstanbul istikametine seyir halinde olan Gürcistan uyruklu B.D. yönetimindeki CC 264 MC plakalı tır, emniyet şeridinde bakım çalışması için park halinde bulunan S.Ö. idaresindeki 33 ATB 932 plakalı Karayolları Genel Müdürlüğü ait yol bakım aracına çarptı. Çarpmanın etkisiyle bakım aracı şarampole uçarken, tır ise yol kenarındaki bariyerlere çarptı. Kazada iki sürücü de yaralandı. İhbar üzerine olay yerine sağlık ve jandarma ekipleri sevk edildi. Yaralılar, sağlık ekipleri tarafından yapılan ilk müdahalenin ardından hastaneye kaldırılarak tedavi altına alındı. Kaza nedeniyle aksayan trafik iki şerit üzerinden kontrollü olarak sağlandı. Her iki araçta da büyük çapta maddi hasar oluştu. Araçların yoldan kaldırılmasıyla trafik tekrar normale döndü.


Olayla ilgili inceleme başlatıldı.



Tır, emniyet şeridindeki yol bakım aracına çarptı: 2 yaralı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Burdur Sagalassos’ta tarih ve sanat buluştu, antik kentte ilk gece gösterisi yapıldı Sagalassos Antik Kenti, Anadolu Ateşi Dans Topluluğu’nun unutulmaz gösterisiyle tarih ve sanatın eşsiz buluşmasına sahne oldu. İlk kez düzenlenen gece etkinliği, binlerce yerli ve yabancı ziyaretçiyi büyülerken, antik çeşmenin renkli ışıklarla aydınlatılmasıyla görsel bir şölen yaşandı. Lavanta Hasat ve Sanat Günleri kapsamında, Sagalassos Antik Kenti binlerce yıl sonra ilk kez bir gece etkinliğine ev sahipliği yaptı. Tarihi taşların gölgesinde sahne alan Anadolu Ateşi Dans Topluluğu, izleyenlere unutulmaz bir gece yaşattı. Yaklaşık 5 bin yerli ve yabancı ziyaretçinin katıldığı etkinlikte, gösteri öncesi ve sonrası gerçekleştirilen DJ performansı ile izleyiciler keyifli anlar yaşadı. Program kapsamında ayrıca Güzel Sanatlar Lisesi öğrencileri ve öğretmenleri mini konser verdi. "Gece müzeciliği başlıyor" Etkinliğe katılan Burdur Valisi Tülay Baydar Bilgihan, Kültür ve Turizm Bakanlığı öncülüğünde yürütülen Geleceğe Miras Projesi kapsamında Sagalassos’ta kazı çalışmalarının sürdüğünü belirterek, "Sagalassos Antik Kenti’nde bir yılı aşkın süredir kazılar devam ediyor. Gece aydınlatması konusunda önemli ilerlemeler kaydedildi. Eylül ayı itibarıyla gece müzeciliği başlayacak. Hem Bilkent Üniversitesi hem de Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi bu alanda ciddi katkı sağlıyor. Sagalassos’u daha fazla tarih ve kültür meraklısıyla buluşturmayı hedefliyoruz" dedi. "İlk gece gösterisi bizim için büyük gurur" Anadolu Ateşi eğitmeni ve dansçısı Fatih Kızık da duygularını, "Yaklaşık 18 yıldır Anadolu Ateşi’nde dans ediyorum. İlk kez memleketim Burdur’da sahne alıyorum. Sagalassos’un ilk gece gösterisinin bize nasip olması bizim için büyük bir onur. 95’ten fazla ülkede gösteriler yaptık. Yaz boyunca Antalya Aspendos başta olmak üzere birçok kentte sahne almaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı. Tarihi çeşme ışıkla buluştu Etkinlik sırasında, antik kentin en görkemli yapılarından biri olan ve hala su akan Antoninler Çeşmesi, renkli ışıklarla aydınlatıldı. Yüzlerce yıllık taşların arasında yükselen ışıklar ve müzik, ziyaretçilere görsel bir şölen sundu. Sagalassos’tan yeni bir başlangıç Pisidya’nın en önemli antik kentlerinden biri olan ve "Aşklar ve İmparatorlar Şehri" olarak da bilinen Sagalassos, bu etkinlikle hem tarihî kimliğini hem de kültürel potansiyelini bir kez daha ortaya koydu. Sanatla harmanlanan tarih, bölge turizmine de yeni bir soluk getirdi.
İzmir Aşırı terlemeye bağlı sıvı kaybı, kalp krizine yol açıyor Yaz mevsiminin etkisini artırmasıyla birlikte, hava sıcaklıkları ülke genelinde normalin üzerine çıktı. Uzmanlar, aşırı sıcakların terlemeyle birlikte vücutta sıvı kaybına yol açarak kalp krizi riskini artırabileceğini belirtiyor. Yaz aylarının gelmesiyle birlikte ülke genelinde hava sıcaklıkları etkisini artırarak mevsim normallerinin üzerinde seyrediyor. Kavurucu sıcakların, kalp hastalarının yanı sıra böbrek yetmezliği, solunum rahatsızlığı ve obezite gibi kronik hastalıklara sahip bireyler için de ciddi sağlık riskleri oluşturduğu belirtiliyor. Artan sıcaklıklarla birlikte vücutta terleme yoluyla meydana gelen aşırı sıvı kaybı, kalp krizini tetikleyebildiğini belirten Medicana International İzmir Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. İstemihan Tengiz, "Aşırı sıcak, sağlıklı bireylerde bile bazı mekanizmalarla sağlığı olumsuz etkileyebilir. Terleme yoluyla oluşan sıvı kaybı, vücutta sodyum ve potasyum gibi elektrolit dengesizliklerine yol açabilir. Bu durum, kanın yoğunlaşmasına ve dolayısıyla pıhtılaşmaya meyil oluşturur. Özellikle hipertansiyon veya kalp yetmezliği olan bireylerde, kullanılan idrar söktürücü ilaçlar da tabloyu ağırlaştırabilir. Bu yüzden hem sağlıklı kişilerde hem de kronik hastalığı olan bireylerde aşırı sıcağa maruz kalmamak büyük önem taşır. Sıcaklığın en yüksek olduğu 11.00-16.00 saatleri arasında güneşten uzak durmak ve mutlaka yeterli sıvı tüketmek gereklidir" dedi. Gençler de tehlike altında Son yıllarda kalp ve damar hastalıklarının genç yaş grubunda da artış göstermeye başladığına değinen Tengiz, "Covid enfeksiyonu ve bazı durumlarda aşılar, pıhtılaşma eğilimini artırabiliyor. Ancak esas neden, sağlıksız yaşam tarzının giderek yaygınlaşmasıdır. Hareketsizlik, obezite, kolesterol açısından zengin beslenme, sigara kullanımı bu riskleri tetikliyor. Özellikle yaz aylarında gençlerin plajlarda ya da sıcak ortamlarda aşırı alkol ve enerji içeceği tüketmesi, sıvı kaybını hızlandırarak kalp sağlığı açısından ciddi tehlikeler doğurabilir. Genç yaşlardan itibaren sağlıklı, dengeli ve kolesterolden fakir bir diyet, sigarasız yaşam ve düzenli egzersiz alışkanlığı kazandırılmalıdır" ifadelerini kullandı. Aspirin kanı sulandırıyor Kalıtsal kalp hastalıkları olan genç bireylerde sıcakla birlikte gelen stres, sıvı kaybı ve aşırı fiziksel aktivite kalp krizine neden olabileceğini söyleyen Tengiz, cümlelerini şu şekilde noktaladı: "Özellikle spor yapılacaksa, sıcak olmayan saatlerde ve bol sıvı alımıyla yapılması önemlidir. Kalp krizi belirtileri arasında göğüste baskı, ağrı ve soğuk terleme yer alır. Böyle bir durumda hastanın rahat bir pozisyona alınması ve eğer mümkünse 300 mg aspirin çiğnetilerek kanın akışkanlığının artırılması faydalı olabilir. Ancak en önemli adım, hiç vakit kaybetmeden en yakın sağlık kuruluşuna ulaşmaktır."
Trabzon İklim değişikliği bin kat hızlandı: Kıyılar tehlikede, ekosistem alarm veriyor İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Afet Yönetim Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, iklim değişikliğinin doğanın binlerce yıl boyunca yaşadığı doğal bir süreç olduğunu ancak günümüzdeki hızın insan etkisiyle tehlikeli boyutlara ulaştığını söyledi. Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, geçmiş dönemlerde Güneş’in etkisi, astronomik döngüler, volkanik faaliyetler ve tektonik hareketler gibi doğal nedenlerle iklimin 150 bin yılda ortalama 1 derece ısınıp soğuduğunu, ancak günümüzde aynı sıcaklık artışının sadece 150 yılda gerçekleştiğini kaydetti. Kadıoğlu, "İklim değişikliği her zaman olan bir şey ilk kez olmuyor. Güneş, astronomik hareketler, volkan patlamaları, tektonik hareketlerden dolayı iklim geçmiş yıllarda hep dünyada 150 bin yılda yaklaşık 1 derece ısınıp soğumuş. Sanayi devrimi ile baktığımız zaman 150 yılda bir ısındığımızı görüyoruz. Bu tabi insan kaynaklı. Doğal iklim değişikliğine göre bin kat hızlı. Esas tehlike burada. Normalde dünyanın soğuyor olması gerekiyordu. Ama insan devreye girdi öyle bir iklimi değiştirdi ki bin kat hızlı ve ekolojik sistem buna ayak uyduramıyor. Bazı türlerde yok oluşlar gibi problemler yaşıyoruz. İklim değişikliği normalde problem olmadığı halde bu kadar hızlı olması problem teşkil ediyor" dedi. "Deniz seviyesi 2070’e kadar 1,5 metre yükselebilir" Küresel ısınmanın etkilerinin yalnızca buzulların erimesiyle sınırlı olmadığını ifade eden Kadıoğlu, asıl tehlikenin deniz suyu sıcaklıklarının artmasıyla yaşandığını vurguladı. Kadıoğlu, "Buzların erimesinden daha çok deniz sularının ısınmasından dolayı sular genleşiyor ve yükseliyor. Dünyanın genelinde ortalama 2070 yılına kadar 60 cm civarında su seviyesinin yükselmesi bekleniyor. Karadeniz kıyılarında bu 1,5 metre gibi tahmin ediliyor. Burun kuralı diye bir kural var. Su dikey yönde bir birim yükselirse yatayda 100 birim alana etki ediyor. 60 cm yükselse 60 metre kıyıların su altında kalacağını, erozyona tabi olacağını, yer altı sularının tuzlanacağını düşünmek gerekiyor. 1 metre ise 1 kilometreden fazla kıyılar su altında kalacak. 2 derece ısınırsa neler su altında kalacak, 4 derece ısınırsa neler su altında kalacak gibi bazı simülasyonlar var. Trabzon kıyılarında 2 ve 4 derecede su alacak kıyılar belli. Buna göre kıyıları kullanmamız lazım. Kıyıları daha çok rekreasyon, park ve bahçeler şeklinde yapmamız gerekiyor. Uzun yıllar ayakta kalacak sanat yapıları gibi şeyleri yapmamak lazım. Çünkü onlar sürdürülebilir olmayacak" şeklinde konuştu. "Karadeniz’de ağaç sınırı daha yukarı kayıyor" İklim değişikliğinin etkilerinin sadece deniz seviyesinde değil, doğrudan doğada da gözlemlendiğini ifade eden Kadıoğlu, özellikle Karadeniz Bölgesi’nde orman sınırlarının yükseldiğine dikkat çekerek, "İklim değişikliğinin doğada da işaretleri var. Karadeniz’de, Trabzon’da yaylaya doğru ağaçların ilerlediğini görüyoruz. Ağaç sınırı daha yukarı kayıyor. Eskiden bir ağaç sınırı vardı. Oradan yukarı ağaç olmazdı. Isınma ile beraber ağaç sınırı yaylaya doğru ilerliyor. Ormanlarda böceklenme görüyoruz. Kaçkarlardaki buzullarda da erimeler oluyor. Normalde buzullar eriyor kışın geri geliyordu şuan geri gelme çok az. Değişik bitki türleri, böcekler ortaya çıkıyor. Bunların hepsi iklimlerle alakalı olaylar" ifadelerini kullandı.
Bursa ’Geleneksel Türk Okçuluğu Çalıştayı’ Bursa’da düzenlendi Dünya Etnospor Birliği Başkanı Bilal Erdoğan, sigara ve alkol kullanımının gençler arasında ciddi bir artış olduğunu belirterek, "Uyuşturucuyla mücadelede durumumuz, sigara ve alkole kıyasla daha iyi. Özellikle on yıl önceye kıyasla, gençlerde sigara ve alkol kullanımında artış yaşanıyor. Tüm araştırmalar, herhangi bir spor dalıyla ilgilenmenin bu tür bağımlılıkların önlenmesinde çok önemli bir rol oynadığını gösteriyor" dedi. Geleneksel Türk Okçuluğu’nun gelecek vizyonunun ele alındığı ’Geleneksel Türk Okçuluğu Çalıştayı’, Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlendi. Okçular Vakfı Başkanı Hüseyin Topbaş’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen etkinliğe, Dünya Etnospor Birliği Başkanı Bilal Erdoğan, Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak ile Türkiye Geleneksel Türk Okçuluk Federasyonu Başkanı Cengiz Toksöz katıldı. Çalıştayda konuşan Dünya Etnospor Birliği Başkanı Bilal Erdoğan, kültürel kimliğin korunmasında yerel tarih bilincinin önemine dikkat çekti. Erdoğan, "Yaşadığımız yerin tarihini çocukluktan itibaren bilmek çok önemli. Bursa’da yaşayıp da Emir Sultan’ı tanımamak büyük bir eksikliktir. Emir Sultan’ın buraya nasıl geldiğini ve o hikayenin ne anlama geldiğini bilmemek, Bursalı açısından bir kayıptır. Kendi mahallemde, 550 yıl önce Fatih Sultan Mehmet’in ordusuna namaz kıldırdığı, orada yıkık bir minarenin kalıntıları olmasına rağmen bilmiyordum. Bilseydim, belki hayatıma daha fazla anlam katardı" dedi. Ayrıca gençler arasında artan sigara ve alkol kullanımıyla ilgili uyarılarda bulunan Bilal Erdoğan, sporun bağımlılıklarla mücadelede önemli bir araç olduğuna vurgu yaptı. Erdoğan, "Sigara ve alkol kullanımında gençler arasında ciddi bir artış var. Aslında uyuşturucuyla mücadelede durumumuz, sigara ve alkole kıyasla daha iyi. Özellikle on yıl önceye kıyasla, gençlerde sigara ve alkol kullanımında artış yaşanıyor. Tüm araştırmalar, herhangi bir spor dalıyla ilgilenmenin bu tür bağımlılıkların önlenmesinde çok önemli bir rol oynadığını gösteriyor" diye konuştu. Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak ise Türkiye’de spor alanında yaşanan altyapı dönüşümüne değinerek, "Son yıllarda adeta bir spor tesisi devrimi yaşanıyor. Cumhurbaşkanımızın spora verdiği büyük destekle; stadyumlardan spor salonlarına, yüzme havuzlarından gençlik merkezlerine kadar her alanda büyük yatırımlar yapıldı. Türkiye spor organizasyonlarını düzenleyebilecek seviyede bir altyapıya sahip. Birçok branşta, gençlerimizin spor yapmasına imkan tanıyan tesislere sahibiz. Bursa da bu anlamda öne çıkan illerden biri" dedi. Sporun bağımlılıkla mücadelede güçlü bir önleyici etkisi olduğuna dikkat çeken Bak, "Gençlik merkezlerimizde açtığımız kurslar, yaz spor okulları ve yıl boyunca devam eden spor faaliyetleri içinde özellikle geleneksel okçuluk gibi branşlarda ciddi çalışmalar yürütüyoruz. Çocuklarımızı spora davet ediyoruz çünkü sporun bağımlılıkla mücadelede çok güçlü bir önleyici etkisi olduğunu biliyoruz. Spor, hem birleştirici hem de iyileştirici bir güce sahip" ifadelerini kullandı. Bursa’da okçuluğa özel bir tesis talep edilmesi durumunda değerlendirileceğini söyleyen Bakan Bak, "Yalnızca okçuluğa özel bir tesis talebi gelirse, bunu da değerlendiririz. Toplumun talep etmesi, yöneticilerin bu yönde yönlendirme yapması önemli" dedi. Antrenörlerin ve beden eğitimi öğretmenlerinin çocukları spora yönlendirme noktasında büyük sorumluluk taşıdığına işaret eden Bakan Bak, "Tüm spor tesislerimiz halkımıza açık ve ücretsiz. Çocuklarınızı yaz spor okullarına kayıt ettirin. Çocuğunuzu gençlik merkezlerine getirin hem resim yapmayı hem de müzik çalmasını hepsini öğretiyoruz. Geçen sene bu uygulama çok başarılı geçti, bu yıl da devam ettiriyoruz" şeklinde konuştu.
Adana Prof. Dr. Özkan: "Diş eksikliği kalp krizi riskini nasıl artırıyor?" Uzman Diş Hekimi Ağız Diş Çene Cerrahı Prof. Dr. Birkan Taha Özkan: "Kalp krizi geçirme riskinizi sadece kalp değil, ağzınızda eksik olan dişleriniz de belirliyor" dedi Özkan yaptığı açıklamada, "Kliniklerde diş çürüğü ve diş eti hastalıklarına bağlı olarak çekilen dişler, sadece estetik kaygı oluşturmakla kalmıyor. Uzun yıllardır üzerinde çalışılan ve geçtiğimiz günlerde Güney Kore’den gelen kapsamlı bir araştırmayla kanıtlanan gerçek artık bilimsel bir netliğe kavuştu. Diş kaybı kalp yetmezliğine zemin hazırlıyor. Üstelik bu ilişki, ileri yaş grubunun ötesinde, genç bireylerde de ciddi riskler taşıyor" diye konuştu. Ağız ve diş, kalbin aynası mı? Özkan, ağzın, vücudun giriş kapısı olduğuna dikkat çekerek şöyle devam etti: "Bu kapıda yaşanan bir bozulma, domino taşı etkisiyle tüm sistemleri etkiler. Diş eksikliği sadece ağız bölgesinde bir sorun olmasının ötesinde, kronik sistemik hastalıkların tetikleyicisi haline gelir. Bir dişinizi kaybettiğinizde o dişin yanında beslenmenize katkı sağladığı dişeti, çene kemiğiniz, komşu dişler ve hatta kalbiniz de bu eksiklikten etkileniyor. Ağız sağlığı ile kalp sağlığı arasında doğrudan, bilimsel olarak kanıtlanmış bir bağ var. Kalbinize giden yol dişlerinizden geçiyor. Bu çalışmayla bir kez daha anlıyoruz ki, erken yaşta başlayan diş eksikliği, ilerleyen yaşta kalp yetmezliğiyle sonuçlanabiliyor. Özellikle periodontitis gibi ileri diş eti hastalıklarıyla başlayan süreçte, bakterilerin kana karışarak damar sertliğine ve inflamasyona yol açtığı net olarak görülüyor." Gençler de risk altında! Bilimsel araştırmalar, 65 yaş altındaki bireylerde de kalp krizi riskinin yüksek olduğunu anlatan Özkan, "Özellikle sigara kullanan, diyabet hastası olan veya stresli yaşam süren bireylerde, erken diş eksikliği kalp damar sağlığı üzerindeki yıkıcı etkisi daha belirgin hale geliyor. Peki diş eksikliği kalbi nasıl çökertir? Ağızdaki iltihap, kana karışır. Eksik diş bölgesindeki çene kemik zamanla eriyor, dişeti çekiliyor ve çevre dokular iltihaplanıyor. Bu iltihaplı ortam, bakterilerin kan yoluyla vücuda yayılmasına neden oluyor. Bağışıklık sistemi bu yükü taşımakta zorlanıyor, kalp-damar sistemi strese giriyor. Vücut, her gün ağızdan yayılan bu mikro enfeksiyonlarla boğuşurken kalp yavaş yavaş yetmezliğe doğru ilerliyor. Damar iç yüzeyi hasar görür. İltihaplanma, damarların iç duvarında mikro çatlaklar oluşturur. Bu da ateroskleroz (damar sertliği) ve hipertansiyonun temelini hazırlar. Kalp kası yıpranır. Kalp, bu enfeksiyöz yükü taşımak için daha fazla çalışır. Sürekli inflamasyon kalp kasının işlevini bozar. Sonuç: Kalp Yetmezliği! Dişi tedavi ettiğimizde, kalpleri de düzeliyor. Çünkü iltihap asıl kaynak noktasından kesildiğinde, vücut toparlanmaya başlıyor" diye konuştu. Her kaybedilen diş başına kalp kriz risk oranı nasıl etkileniyor? Peki çözüm? Her kaybedilen dişin yapılan araştırmalara göre, yüzre 1 oranında kalp krizi (MI), yüzde 1.5 oranında kalp yetmezliği (HF), yüzde 1.5 oranında felç ve yüzde 2 oranında ölüm riski artışı anlamına geldiğinin altını çizen Özkan şunları kaydetti: "Ve en çarpıcı bulgu şu oldu: Eksik 1-4 diş bile bu riskleri belirgin şekilde yükseltirken, 5 ve üzeri diş eksikliği tehlikeyi adeta katlıyor. İstatistik değil, gerçek: Ağızda başlayan sessiz yıkım, yıllar içinde kalbinize ulaşabilir. Prof. Dr. Özkan, şunları söyledi: "Bugün bir diş kaybını sadece implantla telafi etmek yetmez. Ana dişi korumak ve dişi çekmeden kurtarmak yaşam kalite artışıyla birlikte yaşam süresi uzaması meselesi haline geldi. Her eksik dişin, vücutta sistemik bir karşılığı var. Kalp, böbrek, beyin Hepsi etkileniyor. Bu yüzden bizim artık ‘dişi çekmeden kurtarma’ operasyonlarımız, yalnızca bir dişi değil, bir hayatı kurtarmak anlamına geldiğini anlamamız gerekiyor. Diş eksikliğiyle gelen domino taşı etkisi. Her diş bir organ gibi değerlendirilmeli. Diş eksildiğinde; komşu dişler boşluk olan bölgeye devrilir, boşluğa karşılık gelen diş kendini boşluğa bırakır, geriye kalan tüm dişler kökten hareketlenir, çürük artışı gözlenir, çiğneme etkinliği yitirilir, ağzın dengesi kaybolur, çene kası dengesizleşir, çene eklem stresi artar, çene kemik erimesi ve dişeti çekilmesi gelişir, sindirim sistemi bozulur ve kalp, bu sistemik yükü taşımakta zorlanır." Özkan: vücudun, bir bütün olarak çalıştığını, diş eksikliğinin domino etkisiyle sadece çene kemiğini değil, kalbi de yere serebileceğini belirterek, "Diş eti kanaması = kalp alarmı. Periodontitis (Kronik dişeti hastalığı) sadece ağız değil, kalp sağlığı için de büyük tehlikedir. Diş eti iltihabı, kalp kapakçıklarında endokardit gibi ölümcül enfeksiyonlara yol açabilir. Bu yüzden kanayan her diş eti, kalbinizden gelen sessiz bir yardım çağrısıdır." dedi. Bu hastalıkların önüne geçmek için Özkan’ın Önerdiği 6 hayat kurtarıcı yol şöyle: "Dişi çekmeden kurtar. Çekmek kolay, yaşatmak sanattır. Dişi kaybetmeden önce uygulanabilecek en gelişmiş tekniklerle hastanın kendi dişini kurtarılması esastır; minividalı anatomik dolgu, Kanal tedavisi, Kanal tedavisi yenileme, Apikal rezeksiyon, Hemiseksiyon, Reimplantasyon, Diş nakli yöntemi gibi Dişi çekmeden kurtarılması yöntemleriyle Kalp krizi riskinin de azaltılması hedeflenmeli" şeklinde özellikle vurguluyor. "Bugün çekilecek dediğiniz dişler bile dişi çekmeden kurtarma yöntemleriyle yaşatılabilir. Çünkü her doğal diş, vücutla mükemmel bir uyum içindedir. Onun yerini en iyi implant bile doldurması güçtür. Lazerle dikişsiz implant. Kalbe saygılı çözüm. Diş kaybından sonra çene kemik erimesi ve dişeti çekilmesi başlar ve implant uygulanacak alan kaybolur. İlk 45 gün bu açıdan kritiktir. "Dişi çektikten sonraki zaman kaybı, çene kemik erimesi anlamı taşır. Çene kemik erimesi, sistemik hastalıkların önünü açar. Kalp bu yükü taşıyamaz." Lazerle Dikişsiz İmplant yöntemi sayesinde; dikişsiz, lazerle dişetinde ve çene kemiğinde hızlı iyileşme süreci oluşur. "Lazerle dikişsiz implantlar, iltihap riskini azaltarak kalp dostu bir tedavi sunar. Özellikle kalp rahatsızlığı olan bireyler için altın standart denilebilir. Kalbiniz için dişlerinizi kurtarın. Diş eksikliğini önemsememek, kalbinizin çöküşünü hızlandırmak demektir. Her eksik diş, kalp sisteminde bir yük daha oluşturur. Bugün ihmal edilen bir boşluk, yarın sizi yoğun bakım kapısına götürebilir. "Her sabah aynaya baktığınızda eksik bir diş görüyorsanız, bilin ki eksilen sadece estetik değildir. Eksilen; sağlıktır, yaşam kalitesidir, belki de ömürdür."
OSZAR »