ÇEVRE - 29 Haziran 2025 Pazar 12:27

Dünyada sayılı bulunuyor: Özel bakımla yaşatılıyor

A
A
A
Dünyada sayılı bulunuyor: Özel bakımla yaşatılıyor

Zengin tür çeşitliliğiyle dikkat çeken Kocaeli’deki Faruk Yalçın Hayvanat Bahçesi ve Botanik Parkı’nda (FYZoo) koruma altına alınan kızıl pandalar, sevimli tavırlarıyla ilgi çekiyor. Nesli tükenme tehlikesi altındaki bu tür, özel programlarla yaşatılıyor.


Türkiye’nin ilk özel hayvanat bahçesi olan Kocaeli’nin Darıca ilçesindeki Faruk Yalçın Hayvanat Bahçesi ve Botanik Parkı’nda, nesli tükenme tehlikesi altında bulunan kızıl pandalar özel olarak korunuyor. Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN) tarafından "tehdit altında" kategorisinde sınıflandırılan kızıl panda, Türkiye’de sadece sınırlı sayıda hayvanat bahçesinde görülebiliyor.


Avrupa Hayvanat Bahçeleri ve Akvaryumlar Birliği (EAZA) iş birliğiyle 2014 ve 2018 yıllarında yürütülen üreme programı kapsamında Türkiye’ye getirilen kızıl pandalar, FYZoo’da özel bakım ve gözetim altında yaşamlarını sürdürüyor. FYZoo’da şuanda 4 kızıl pandanın bulunduğu öğrenilirken, bu canlılar ziyaretçiler tarafından da ilgi görüyor.



"Ateş renkli kedi"


Uluslararası Hayvan Refahı Fonu (IFAW) verilerine göre, bilimsel adı "Ailurus fulgens" olan kızıl panda, Latince’de "ateş renkli kedi" anlamına geliyor. İlk kez 1825 yılında bilim dünyasına tanıtılan bu sevimli tür, kızılımsı kahverengi postu ve ev kedisini andıran görüntüsüyle dikkat çekiyor. Çoğunlukla bambuyla beslenen kızıl pandalar, sakin ve yalnız yapılarıyla tanınıyor.



"Pandalarla davranışları benziyor ama şekilleri birbirinden çok farklı"


Veteriner Hekim Ejder Dalgıç, kızıl pandaların, Himalayalar ve Çin’in güneybatısındaki bambu ormanlarında yaşadığını söyleyerek, "Yakın zamanda ziyaret ettiğim Çin’in Sichuan eyaletinde de gördüm kadarıyla, pandalarla yedikleri gıdalar aynı, miskinlikleri, tembellikleri, yaşam alanları ve davranışları birbirlerine çok benziyor ama şekilleri birbirinden çok farklı" dedi.



"Dev panda ile yakın akraba değildir"


Dalgıç, kızıl pandaların bilimsel olarak ilk kez 1825 yılında tanımlandığına dikkat çekerek, sözlerine şöyle devam etti:


"Kızıl pandaların evrim ağacındaki yeri tartışmalıdır ancak modern genetik kalıntılar onu; rakunlar, gelincikler ve kokarcalara yakın akraba olarak yerleştirmişlerdir. Dev panda ile yakın akraba değildir ancak her ikisi de bambuyu kavramak için uzun bilek kemikleri ve esnek baş parmaklarına sahiptirler. Kızıl panda, iğne yapraklı ormanların yanı sıra, ılıman geniş yaprakları ve karma ormanlarda yaşar ve su kaynaklarına yakın, yoğun bambu örtüsüne sahip dik yamaçları tercih eder. Yalnızdırlar ve büyük ölçüde ağaçlarda yaşarlar. Çoğunlukla bambu filizleri ve yaprakları olmak üzere, meyveler ve çiçeklerle beslenir. İlkbaharın başlarında çiftleşir ve dişileri yazın 4 yavruya kadar doğurabilir. Kaçak avcılık ve yaşam alanlarının tahribi nedeniyle soyu tehdit altındadır. 2015 yılında da korunmaya alınmıştır. Türkiye’de sadece Darıca Faruk Yalçın Hayvanat Bahçesi ile Bursa Hayvanat Bahçesi’nde bulunduklarını, dünya genelinde ise 2 bin 500 ile 10 bin arasında kadar kızıl panda olduğunu biliyorum"



"18 yaşına kadar yaşayabilirler"


Kızıl pandaların neslinin tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını belirten Veteriner Hekim Dalgıç, yaşam alanlarının tahribi nedeniyle üreme yeteneklerinin azaldığının altını çizdi. Bu canlıların doğada 8 ila 10 yıl arasında yaşadığını dile getiren Ejder Dalgıç, hayvanat bahçelerinde korunduklarını söyleyerek, "Hayvanat bahçelerinin en büyük avantajlarından biri de bu. Canlıya maksimum şartları oluşturup, onu rahat ettirmek. Haliyle biraz tembelleşecek ama uzun yaşayacaktır. Kızıl pandalar da bu şekilde bakıldığında 18 yaşına kadar yaşayabilirler. İnsanlara yakın hayvan değildir ama sevimlidirler" ifadelerini kullandı.



Dünyada sayılı bulunuyor: Özel bakımla yaşatılıyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Denizli Lazer göz cerrahisinin yeni trendi ‘Smile Pro’ yöntemi Denizlililerin hizmetine girdi Göz sağlığı alanında son yıllarda büyük bir yenilik olarak öne çıkan Smile Pro Lazer yöntemi, Denizli’de Prof. Dr. Cem Yıldırım ve Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Şefik Can İpek tarafından başarıyla uygulanmaya başladı. Klasik yöntemlere alternatif olan hızlı ve konforlu yeni tedaviyle, binlerce hasta, gözlük ve kontakt lens kullanımına veda ediyor. Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Cem Yıldırım, göz sağlığında yaşanan teknolojik gelişmelerin başında Smile Pro yönteminin geldiğini söyledi. Prof. Dr. Cem Yıldırım, klasik lazer tedavilerine kıyasla daha az invaziv bir yöntem olan Smile Pro yönteminin hem iyileşme sürecini hızlandırdığını hem de hasta konforunu artırdığını belirterek; "Bu yöntem, hastaların günlük yaşamlarına çok daha kısa sürede dönmesini sağlıyor. Aynı zamanda ameliyat sonrası yaşanan rahatsızlıklar da minimum düzeyde kalıyor" dedi. Smile Pro yönteminin, femtosaniye lazer teknolojisinin kullanıldığı, minimal invaziv bir lazer göz cerrahisi yöntemi olduğunu belirten Prof. Dr. Cem Yıldırım, bu yöntemin uygulama süreci hakkında şu bilgileri verdi: "Gözde yalnızca 2 ila 3 milimetrelik küçük bir kesi açılarak, korneanın içerisinden ince bir doku tabakası, yani lentikül çıkarılır. Böylece gözdeki kırma kusurları düzeltilmiş olur. Smile Pro yönteminde diğer lazer tedavilerinden farklı olarak, geniş bir kornea kesisi oluşturulmadığı için kornea dokusuna daha az müdahale edilir, dolayısıyla daha az doku müdahalesiyle sonuç verir" Hızlı ve Konforlu Bir Süreç Prof. Dr. Cem Yıldırım, işlemin gelişmiş lazer sistemleri sayesinde yalnızca saniyeler içinde tamamlandığını vurgulayarak, "Bu hız, hastaların işlem sırasında daha az stres yaşamalarını sağlıyor. Ayrıca, kornea sinirleri daha az etkilendiği için ameliyat sonrası kuru göz gibi şikâyetler oldukça nadir görülüyor. Uygun göz yapısına sahip hastalar, genellikle birkaç gün içinde görme netliğine kavuşup günlük aktivitelerine dönebiliyor" diye konuştu. Daha Net Bir Gelecek İçin İleri Teknoloji Görme bozukluklarının tedavisinde hem konforu hem de güvenliği bir araya getiren Smile Pro yönteminin geleceğin lazer teknolojisi olarak değerlendirildiğini kaydeden Prof. Dr. Cem Yıldırım, "Bu yöntem sayesinde binlerce hasta, gözlük ve kontakt lens kullanımına veda ediyor. Smile Pro, görme kalitesini artırmak isteyenler için modern ve etkili bir çözüm sunuyor" şeklinde konuştu. Kimler Smile Pro için uygun? Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Şefik Can İpek ise klasik lazer tedavilerine kıyasla daha az invaziv olan Smile Pro yönteminin miyop, hipermetrop ve astigmat tedavisinde daha hızlı ve daha konforlu bir iyileşme süreci sunduğunu belirtti. Smile Pro yönteminin her göz yapısına uygun olmadığını hatırlatan Dr. Şefik Can İpek, bu cerrahinin genellikle 18 yaşını geçmiş, göz numarası en az bir yıldır sabit olan ve kornea kalınlığı yeterli düzeyde olan bireyler için önerildiğine dikkat çekerek, "Yöntem, miyop, hipermetrop ve astigmat tedavisinde oldukça başarılı sonuçlar sunuyor. Ancak her birey bu yöntem için uygun olmayabilir; bu nedenle detaylı bir göz muayenesi şarttır" ifadelerini kullandı.
Kayseri Büyükşehir İtfaiye’den AVM’de miniklere eğlence dolu eğitim Kayseri Büyükşehir Belediyesi, bünyesindeki önemli birimlerden olan İtfaiye Daire Başkalığı ile topluma yönelik eğitimler gerçekleştiriyor. Bu çerçevede Kumsmall Alışveriş Merkezi’nde miniklerle buluşan ekipler, eğlence ve eğitimi bir arada sundu. Büyükşehir Belediyesi 7’den 70’e hemen her alandaki eğitimlerine devam ediyor. İtfaiye Daire Başkanlığı tarafından insanların küçük yaşta eğitilmesi anlamında alışveriş merkezlerinde oluşturduğu eğitim parkurunda minikler, hem eğlendi hem de eğitim gördü. Miniklere eğlence dolu eğitim Kayseri Büyükşehir İtfaiyesi, itfaiye çocuk ismiyle çocuklara yönelik bilgilendirme ve eğitim çalışmalarını gerçekleştiriyor. Bu kapsamda Kumsmall AVM’de stant açarak eğitim parkuru kuran Büyükşehir itfaiyesi, miniklerin ilgisini çekerek eğlence dolu eğitime imza attı. Eğitime katılanlara miniklere ‘minik itfaiyeci başarı belgesi’ Kayseri Mesleki Eğitim ve Kültür A.Ş. (KAYMEK), Spor A.Ş. gibi kuruluşları ile hayata yönelik eğitimleri hemen her yaş gurubuna yönelik gerçekleştiren Büyükşehir Belediyesi, itfaiye birimi ile de hayati öneme sahip bilgileri vatandaşlara sunma gayreti gösteriyor. Bu doğrultuda gerek katılımlı eğitimlerle gerekse afiş ve broşürlerle özellikle çocuklara yönelik eğitimlerini gerçekleştiren Büyükşehir Belediyesi, AVM’de düzenledikleri eğitimde eğlenceli görüntülere sahne oldu. Baretlerini takan ve parkurdaki zorlu eğitim aşamalarını tamamlayan minikler hem eğlendi, hem öğrendi. Eğitimi tamamlayan miniklere ‘minik itfaiyeci başarı belgesi’ takdim edildi. İlgi gören etkinlikte veliler de çocuklarını izlerken, günün anısına video ve fotoğraf çektiler.
Eskişehir Uzm. Diyetisyen Erden: "Beslenmeniz ebeveyn olmanıza engel olabilir" Acıbadem Eskişehir Hastanesi Uzm. Diyetisyeni Ayşegül Akkaya Erden, "Ülkemizde çiftlerin yaklaşık yüzde 15’i kısırlık sorunu ile karşı karşıya kalıyor. Nedenler arasında biyolojik faktörler olabileceği gibi, geç yaşta evlilik, çevresel etkenler ve sağlık hizmetine erişim kısıtlılığı, yanlış beslenme alışkanlıkları gibi durumlar da yer alabiliyor" dedi. Kısırlık sürecinde hem erkeklere bağlı nedenler hem de kadınlara bağlı etkenler olduğu gibi çiftin her ikisinden kaynaklanan sorunlar da söz konusu olabildiğinden bahseden Uzm. Diyetisyen Erden, "Kısırlık sorununun önleyici tedavileri arasında ilk sırada yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıklarını iyileştirmek geçiyor. Kadın ve erkek üreme sistemi çeşitli kimyasal ve fiziksel ajanlara karşı ciddi duyarlılık göstermektedir. Bu ajanlar genellikle mesleki ortamda ve çevrede yaygın olarak bulunmaktadır. Bu çevresel faktörlerin başlıcaları arasında; radyasyon maruziyeti, hareketsiz yaşam tarzı, devamlı kullanılan ilaçlar, yoğun sigara ve alkol tüketimi, kurşun-arsenik-hidrokarbonlar gibi toksinler, çeşitli hormonların alımı sayılabilmektedir. Sigaranın dumanının bile kısırlık üzerinde etkili olduğu güncel bilimsel çalışmalarla desteklenmektedir" şeklinde konuştu. "Alkol tüketimine dikkat" Yoğun alkol alımı hem fiziksel hem de zihinsel iyilik halini bozduğu gibi üreme sisteminde de çeşitli sorunların temek kaynağı olabildiğini vurgulayan Uzm. Diyetisyen Erden, "Kısa süreli veya aralıklı alkol alımında bu etkiler daha az görülmektedir. Alkol aynı zamanda beyin ile üreme sistemi arasındaki dengeyi etkileyerek hormon üretimini bozabilmektedir. Böylelikle kısırlık görülme durumu tetiklenmektedir. Kısırlık sorununda önemli konulardan biri de beslenme alışkanlıklarıdır. Vücut sağlığımız için yeterli ve dengeli beslenmek her hastalık için önleyici bir faktördür. Bunun yanı sıra vücut ağırlığı da üreme sistemi üzerinde bir faktördür. Obezite, erkeklerde testosteron miktarında azalmaya yol açmaktadır. Bu da vücuttaki hormonal dengeyi değiştirdiği için (testosteron-östrojen-SHBG-FSH-LH) üreme sistemi üzerine negatif etki yapmaktadır. Obezite kadar yetersiz enerji alımı da üreme sistemini olumsuz etkilemektedir. Erkekler düşük kalorili beslendiklerinde sperm hareketlerinde düşmeler olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur. Kısa sürede hızlı kilo kaybına neden olan düşük kalorili diyetler, beslenme dengesinin bozulması (karbonhidrat-protein-yağ oranı) üreme sağlığını olumsuz etkileyerek kısırlığa yol açmaktadır. Kadınlarda da bu durum benzer şekildedir. Aşırı kilolu olmak veya aşırı zayıf olmak, her ikisi de östrojen hormonunun üretimini olumsuz etkiler. Vücut kitle endeksini 19-24 arasında tutmak doğurganlığı olumlu etkileyecektir" ifadelerini kullandı. "Beslenmenizde rafine karbonhidratlardan ve yağlardan olabildiğince uzak durun" Bebek sahibi olmak isteyen çiftlere bazı önerilerde de bulunan Uzm. Diyetisyen Erden, sözlerine şöyle devam etti: "Sigara içiyorsanız bırakın, nikotin ve sigaradaki diğer zararlı maddelerin yumurta kalitesini bozduğu kesin olarak gösterilmiştir. Alkol tüketimini azaltın, fazla alkol üreme hücrelerinin kalitesini bozmaktadır. Fazla kafeinden kaçının, kahveyi kafeini azaltılmış içebilirsiniz ya da günde 2 fincandan fazla içmeyin. Egzersiz yapın, hücrelerin oksijenizasyonunu artırırken kilo vermeye de yardımcı olacaktır. Beslenmenizde rafine karbonhidratlardan ve yağlardan olabildiğince uzak durun. Gerek fazla miktarda hayvansal yağ gerekse tatlılar ve unlu gıdalar üreme sağlığı üzerinde olumsuz etkiye sahiptir. Antioksidanların üreme hücresi kalitesini arttırdığı artık kesin olarak biliniyor. Antioksidan içeren yiyecekler (Koyu yeşil sebzeler, kırmızı üzüm, avokado, yaban mersini, fındık, fıstık, ceviz, yeşil çay, tam tahıllar, mercimek, fasülye, nohut gibi kuru baklagiller, balık, zerdeçal ve benzeri) bebek sahibi olmak isteyen çiftlerde başarıyı arttırıcı rol oynayacaktır."
İzmir Gaziemir eski kurşun fabrikası alanında sondaj başladı İzmir’in Gaziemir ilçesinde, yıllardır kamuoyunun gündeminden düşmeyen eski kurşun fabrikası alanında yürütülen temizlik çalışmalarında yeni bir aşamaya geçildi. Sahada temizlik ve iyileştirme çalışmalarının son safhası olan sondaj çalışmaları başladı. 1950’li yıllardan itibaren Aslan Avcı Dökümhanesi olarak faaliyet gösteren ve 2010 yılında kapatılan kurşun geri kazanım fabrikasının bulunduğu alanda, Ekovar Çevre Grup tarafından 2022 yılından bu yana sürdürülen çevresel temizlik ve iyileştirme çalışmaları sona geldi. Sondaj kararı onaylandı İzmir Valiliği Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü koordinasyonunda İzmir İl Sağlık Müdürlüğü, DSİ 2. Bölge Müdürlüğü, Tarım ve Orman İzmir İl Müdürlüğü, Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı’nın katılımıyla kirlenmiş saha değerlendirme ve izleme toplantısı düzenledi. 180 noktadan çifte numune Toprak kirliliğinin kontrolü ve noktasal kaynaklı kirlenmiş sahalara dair yönetmelik kapsamında değerlendirme yapan komisyon, Gaziemir’deki alanda Pozitif Atık Yönetimi firması tarafından hazırlanan Saha Örnekleme ve Analiz Planı’nı (SÖAP) oy birliğiyle kabul etti. Komisyon tarafından onaylanan rapor kapsamında saha örnekleme çalışmaları başlatıldı. Sahada 5 ayrı bölgeden toplam 180 noktadan ve ayrıca dört referans noktasından numune alınmaya başlandı. Farklı derinliklerde açılan sondaj kuyuları ile hem yüzey hem de derin toprak katmanlarındaki muhtemel kalıntılar analiz edilecek. Bu numunelerin her biri için ayrıca sağlamanın gerçekleştirilmesi için ikinci bir numune daha alınması da karara bağlandı. Çalışmaların tamamlandığı her bölge ise kontaminasyona (yeniden kirlenmeye) engel olunması için kontrolsüz giriş-çıkışa karşı izole ediliyor. NDK değerlendirecek Karar kapsamında ayrıca alanda belirlenen dört referans noktasında ise su kaynağı olup olmadığı belirlenecek. Alanda su kaynağı bulunmaması halinde ise DSİ 2. Bölge Müdürlüğü, mevcut sahanın yakın çevresinde kayıtlı kuyu durum tespiti gerçekleştirecek. Sondaj noktalarından alınan numunelerin çevresel ve radyoaktivite analizleri, yetkili kurumlar tarafından yapılacak, analiz raporları oluşturulacak. Bu analizlerden elde edilecek veriler doğrultusunda hazırlanacak rapor, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve Nükleer Düzenleme Kurumu (NDK) tarafından değerlendirilecek. Raporun olumlu sonuçlanması halinde, alan resmen temizlenmiş ve serbest bırakılmış olacak. "20 yıllık sorunun son adımı" Sondaj sürecinin başlamasıyla birlikte sahadaki temizlik çalışmalarında nihai aşamaya geçildiğini belirten Ekovar Çevre Grup Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Özer, "Gaziemir’de yürüttüğümüz bu çalışma yalnızca teknik bir temizlik süreci değil, aynı zamanda toplumsal bir güvenin yeniden inşasıdır. Sahadaki her adımımızı bilimsel kriterlerle ve devletimizin ilgili tüm kurumlarının denetiminde attık. Bugün itibarıyla, sondaj süreci başladı. Sahadaki analizlerin son evresine de geçmiş bulunuyoruz. Bu analizlerden elde edilecek sonuçlar, yıllardır kamuoyunun tedirginlikle izlediği bu alanın kaderini belirleyecek. Biz bu sürece başlarken kamuoyuna bir söz verdik. Bilimden sapmadan, şeffaflıkla ve sabırla çalışacağız. Şimdi o sözün sonuna geldik. Analizlerde bir olumsuzlukla karşılaşılmazsa, İzmir için 20 yıllık bu çevre sorunu, artık tamamen kapanacak. Bu noktaya gelirken emeği geçen tüm kurumlara, uzmanlara ve bölge halkına teşekkür ediyorum" dedi. Süreç bilimsel ve şeffaf yürütülüyor Ekovar’ın çalışmaları, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Nükleer Düzenleme Kurumu ve TENMAK’ın denetiminde ilerliyor. Radyasyon ölçümleri 7/24 RADİSA sistemiyle izleniyor, tüm veriler EURDEP üzerinden kamuoyuna açık olarak paylaşılıyor. Sahada yalnızca eğitilmiş personel çalışabiliyor ve süreçler A Tipi Uluslararası Gözetim Firması tarafından denetleniyor.
OSZAR »